Numune Hastanesi ve Kaşüstü Hastanesi’nin Önüne Birer Hayat Ağacı Yapılsa, Ben O Ağacın Üzerindeki Rengarenk El İzlerini Hemşirelerimizin Hünerli Ellerinden Yapardım…

hemsire_m.jpg 
   
2006 yılında Numune Hastanesi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi kimliğini yeni almıştı ve Başhekimlik ekibi akademik bir ortam yaratırken tüm hastaneyi düzene sokmak için kolları sıvamıştı. Servislerin düzene konulması, yeni servislerin açılması için sürekli toplantılar yapılıyor, kararlar alınıyor ve o kararların en iyi uygulayıcıları hemşirelerimiz oluyordu. Akademik çalışma ortamı, her serviste gece bir uzman hekimin nöbet tutması gibi listeler doktorlar tarafından uygulanırken, doktorların da en iyi yardımcıları yine onlar oluyordu, alışmışlardı bir kere fedakar çalışmaya…

Hummalı çalışmalar içinde bizim kliniğin yani Radyasyon Onkolojisi’nin açılması da vardı. Bir Radyasyon Onkolojisi Kliniği’ni kurmak birkaç yılı alacağından, başka yerlerde radyoterapi alan hastaların kontrolünü yapmak, radyoterapi alması gereken hastaları ilgili hastanelere yönlendirmek ve radyoterapiyi hastanemize tanıtmak için şu an Odyometri laboratuvarının olduğuküçücük bir odada poliklinik açtık. Ufak bir polikliniğin bile muhteşem olması için elinden geleni yapan Başhemşire Yardımcısı Nezahat Kamacı, polikliniğin kapısına isim yazdırdığında mahcup bir ifade ile yanıma gelip “Radyasyon Onkolojisi” yerine “Radyosyon Onkolojisi” yazmışlar, “ben hemen düzelttiriyorum” demişti. Ertesi gün yazı düzelmiş olarak geldi ve küçücük polikliniğin Nezahat Hemşire Hanım sayesinde, pırıl pırıl parlayan, hemşiremizin koca yüreğini yansıtan bir tabelası olmuştu… O günlerde Medikal Onkoloji Polikliniği ve Kemoterapi Ünitesi’nin de hazırlıkları yapılıyordu. Ve yine, ilgili Başhekim Yardımcısının talimatları ve Medikal Onkoloji Uzmanının tecrübeleri ile odalar en güzel şekilde hemşirelerimiz tarafındanhazırlanıyordu. Eğitimleri tamamlanan ve oldukça hevesli olan hemşirelerimiz ile pencereleri Numune Hastanesi’nin asırlık ağaçlarına açılan Kemoterapi Ünitemiz hasta tedavisine başladı. Ünite şu anda Kaşüstü Hastanesi’ne taşınsa da, orada tedavi olup sağlığına kavuşan hastaların, o koridordan geçerken, kulaklarında hala Ebru’nun, Sibel’in,Özgül’ün, Demet’in yumuşacık seslerini işittiklerine, gözlerinin önünde tıpkı bahçedeki manolya ağacının çiçekleri gibi açtıklarına eminim… Tabii ki, sadece Kemoterapi Ünitesi ve Radyasyon Onkolojisi Polikliniği ile kalmamıştık; hem bizim, hem de Medikal Onkoloji’ninortak kullanacağı, sıcacık gülüşlü Nursel Topbaş ve ekibiyle, belki yatak sayısı az ama yine hastalarımızı rahat ettirecek bir servis de açtık. O servis, o zaman Sağlık Bakanlığı’nda dahi Palyatif Bakım Üniteleri yaygınlaşmadan kanser hastaları için ciddi bir Palyatif Bakım desteği de veriyordu, hemşirelerimizin bitmek tükenmek bilmeyen yardımsever duyguları ile…

    Sağlık Bakanlığı hastanemizde Palyatif Bakım Ünitesi’nin kurulmasını istediğinde Ahmet Çakıroğlu ve ekibi Palyatif Bakım konusunda oldukça tecrübelenmişti, onların bu tecrübeleri ve istekleri Ünite’nin çabucak kurulmasına sebep olmuştu.  Şimdilerde, Onkoloji Servisi’nin sorumlu hemşiresi olarak birebir çalıştığımız Ahmet Çakıroğlu, yine mükemmel bir ekip kurarakhastalarımızı sadece tedavi etmekle kalmayıp aynı zamanda onlara aile olmaktadırlar…

Hemşirelerimizin ne kadar duyarlı olduğuna dair çarpıcı bir olay daha yaşamıştım; Poliklinikte beraber çalıştığımız, Uzman doktor olduktan sonra edindiğim ilk tecrübelerde katkısı büyük olan ve o küçücük odada ihtiyacı olan hastalara Zoledronik asit tedavisi bile veren, hastalar sıkılmasın diye tedavi boyunca uzun uzun sohbet eden Halide Sırtkaya… Henüz radyoterapiye başlamadığımız için bir doktor olarak hastaneden aldığım döner sermaye katkısı oldukça düşüktü ve döner sermayelerin yattığı gün Halide Hemşire Hanım bu konuyla ilgili konuşmayı hiç istemezdi, benden fazla ödenek aldığı için mahcup olur ve ortak çalıştığımız için ödeneğini ikiye bölmeyi bile düşünürdü. Her defasında da, “aldığı miktarı ne kadar çok hak ettiği konusunda” tarafımdan uzunca söylemlere maruz kalırdı. Yıllar sonra Halide Hanım emekli olup yerine yetiştirdiği genç nesil hemşireler geldiğinde de, bu paylaşımcılık ruhu büyüyerek devam etmiş ve tedavilerine her gün gelebilmek için yol parası bulamayan hastalar için kendi ödeneklerinden yardım ettikleri gibi bu konuda kliniklerin içinde küçük kampanyalar bile yapmışlardır, yapmaya da devam etmektedirler…

Radyasyon Onkolojisi Kliniği’nin açılışı, sanki tüm bu yapılanların kutlaması, yorgunlukların atılması için bir kır düğünü gibi olmuştu. Herkesin çok büyük emeği olan bu klinikte, açılışı süsleyen turuncu ve yeşil kır çiçekleri, yine de en çok cefayı çeken hemşirelerimizi yansıtıyordu. Hastaneye ilk geldiğimde kendimi korku filmi sahnesinde hissettiğim koridor, artık aydınlanmış ve ülkemizin en iyi merkezlerinden olmaya aday Nükleer Tıp ve Radyasyon Onkolojisi Kliniklerine açılan bir kapı olmuştu. Tabii ki, yeni fikirlerin kararları yöneticilerimiz tarafından veriliyordu ama son dokunuşlar ve onlarda hissedilen narin esintiler hemşirelerimizin parıldayan gözlerinden uygun ortamlara serpiştiriliyordu. Bir örneği de, yeni açılan bizim kliniğimizde yaşandı; eşzamanlı kemoterapilerin hastalar için daha konforlu olacağını düşündüğümüzden, Radyasyon Onkolojisi Kliniği’nde yapılmasına karar vermiştik. Eşzamanlı tedavilerin kliniğimizde uygulanmasına ve bu sistemin oturmasına büyük katkı sağlayan hemşiremiz Güler Hancı ve sonrasında kliniğimize gelen, “kemoterapi ünitesi güllü lokum rengine boyandı” diye kendi evine yapılmış gibi mutluluktan havalarda uçan Şenay’ımız, Nilüfer’imiz ve Filiz’imiz, hastalarımıza, hemşire olmaktan çok, bir anne, bir abla olarak dünyadaki şefkatin tanımlarına sığmayacak hareketleri ile şifa vermeye devam ediyorlar.

Numune Hastanesi’nin Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak baştan yaratılmasında büyük katkıları olan Nezahat’ler, Emine’ler, Aydanur’lar, Müzeyyen’ler ve şimdilerde iyi bir kanser savaşçısı olarak kanseri yenen, o zamanki Başhemşiremiz Nevin Esmer’ler birkaç yıl sonra yerleriniŞükran’lara, Selma’lara, Latife’lere, Dilan’lara, Naciye’lere, Ayşe’lere ve burada isimleri yazılmayan pek çok gizli kahramanlara bırakarak, bu sefer, Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tüm servislerinin kuruluşuna büyük katkı sağlayan, tarihte bu hastanenin sahnesinde hep yer alacak hemşireler oldular.

   Hastanemizin son 14 yılına ama önemli gelişmelerinin olduğu son 14 yılına tanık olan bir hekim olarak, 12 Mayıs Hemşireler Günü’nde, bizim için ne kadar önemli olduklarını anlatmak adına, hastanemizin anılarından en çarpıcı olanları, nam-ı diğer beyaz melekler olan hemşirelerimize hediye etmek istedik. Bu anılar içinde herkesin adını geçirmek tabii ki mümkün olmadı ama bu isimlerin arkasında da koca yürekli bir o kadar daha hemşire olduğunu söylememize gerek olmadığını düşünüyorum. Yine aynı koca yürekli hemşire ordusunun, Covid-19 salgınında yaptıkları fedakarlıkların hayalimize sığmayacak kadar geniş olduğunu, bu yazıdaki kısa tarihten anlayacağımızı düşünüyorum. Bu geniş hayalin içine, Başhekimimiz Prof. Dr. Süleyman Türedi ve ekibinin şehrimiz için, mücadelesi zor olan tüm hastalıklarda neler başarabileceklerini de yerleştirmenizi isterim.

 

                                                                                                                                                          Dr. Eda Küçüktülü

                                                                                                                                                 Radyasyon Onkolojisi Uzmanı