11 Nisan Dünya Parkinson Günü

 parkinson.JPG
 

PARKİNSON HASTALIĞI

         Parkinson hastalığı Alzheimer hastalığından sonra ikinci sıklıkta görülen nörodejeneratif  bir hastalıktır. Tahmini olarak genel görülme sıklığı binde iki olup, 65 yaş üstünde yüzde bir iken 80 yaş üstünde bu oran yüzde üç-beş seviyesine çıkmaktadır. 1817 yılında İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmasından bu yana nedeni henüz tam aydınlatılamamıştır. Ancak dejeneratif bir hastalık olmasına rağmen hastaların uzunca bir süre konforlu bir yaşam sürebilmelerine imkan tanıyacak çeşitli tedavi alternatifleri geliştirilmiştir. Parkinson hastalığında standart bir tedaviden bahsedilemez, şöyle ki; hastalığı yeni başlamış erken evre bir Parkinson hastası ile ileri evre bir Parkinson hastasının tedavisi tamamen farklıdır. Çeşitli ilaç tedavilerinde başlangıçta yüz güldürücü sonuçlar alınmasına rağmen bu tedavilerin ciddi komplikasyonları olabilmektedir. Bu komplikasyonlar ise hastaların yaşam kaliteleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturabilmektedir.

KLİNİK ÖZELLİKLER

          Yaklaşık %5-10 hastada görülen ve sıklıkla ailevi olabilen erken başlangıçlı (40 yaşından önce)formu bir yana bıralılırsa hastalığın ortalama başlangıç yaşı 60 yaş civarıdır. Erkek, kadın oranı 3:2’dir. En erken non-spesifik semptomlar ekstremitelerde genel bir sertlik, ağrı yada paresteziler, kabızlık, uykusuzluk ve seste kısılma olabilir. Omuz ağrısı sık görülür. İnce motor beceri kaybı, koku alma duyusunda azalma, iştahta azalma ve endişe ile artan tremor spesifik semptomlardır. Etkilenen tarafta kolunu az sallama, azalmış emosyonel ifade ve içe kapanma gibi kişilik değişiklikleri olabilir. Asimetrik başlangıç ise tipiktir. Bir çalışmada hastaların en sık bildirdiği semptomlar; bir noktada sabitlenme, yüz buruşturma, kol ve bacaklarda sıçramalar, ellerde titreme ve beceriksizlik, salya akması, konsantrasyon güçlüğü ve şiddetli evham olarak bildirilmiştir. Başlangıç semptomları yaşa bağlı olarak değişse de %40-70 oranında ilk semptom istirahat tremorudur.

BRADİKİNEZİ: Parkinson hastalığının karekteristik klinik özelliğidir. Başlangıçta günlük aktivitelerde yavaş hareket etme ve reaksiyon zamanında uzama olur. Tüm vücudu etkileyen yavaşlama ve ince motor hareketlerde bozulmaya ilaveten tükrüğün yutulamamasına bağlı salya akması, monoton ve hipofonik konuşma, yüz ifadesinin kaybolması ve yürürken kol sallamanın azalması ortaya çıkar. Ayrıca hastaların yazıları küçülür ve düşünce süreçleri yavaşlar.

TREMOR: Daima parmaklarda belirgindir, ancak dudaklarda,dilde ve çenede de olabilir.

RİJİDİTE VE ÖNE EĞİK DURUŞ: Harekete karşı artmış direnç rijidite olarak bilinir ve postural deformiteye sebeb olarak boyun ve gövdede öne eğik duruşa sebep olur.

POSTURAL REFLEKSLERİN KAYBI: İleri aşamada olur, donma fenomeni ile beraber düşmelerin en sık nedenidir. Yürürken hızlanırlar ve adımları küçülür, aksiyal rijidite ve bradikinezi ile kombine olursa hasta oturduğu yerden kalkmakta zorlanır.

DONMA: Hasta aniden birkaç saniye için hareket edemez, dona kalır. Yürümeye başlarken tereddüte ve sanki yere tutkallanmış gibi ayağını hareket ettiremez.

OTONOMİK DİSFONKSİYON: Ortostatik hipotansiyon terleme bozukluğu (genelde aşırı terleme şeklinde), sfinkter bozukluğu (idrara sıkışma,salya akması,gecikmiş mide boşalması ve kabızlık ile impotans şeklinde), ciltte yağlanma, saç dökülmesi ve bacak ödemi olarak görülür.

BİLİŞSEL VE DAVRANIŞSAL ANORMALLİKLER: Bunlar kaygı, ter içinde kalma, düşüncenin yavaşlaması, yorgunluk ve akatizi şeklinde gelişir. Depresyon, demans, dilimin ucunda fenomeni, çeşitli psikiyatrik semptomlar ve uyku bozukluğu da görülür.

PARKİNSON HASTALIĞININ ETİYOPATOGENEZİ

        Parkinson hastalığında motor semptomların başlamasından sorumlu olan primer patoloji substantia nigra pars kompaktadaki dopaminerjik nöronların dejenerasyonudur. Ancak Parkinson hastalığında patolojik hasar beynin büyük bölümünü etkilemekte ve buna bağlı olarak dopamin kaybına ilaveten zamanla diğer nörotransmiterler ve nöropeptidler de etkilenmektedir.

PARKİNSON HASTALIĞININ MEDİKAL TEDAVİSİ

             Hastalığın en etkin ilacı levodopa adlı bir moleküldür. Ancak bu madde motor komplikasyonlara neden olarak hastaların yaşam kalitelerini ciddi bir şekilde bozabildiğinden tedavide çeşitli stratejiler geliştirilmiştir. Semptomatik olarak oldukça etkili olan tedavi seçeneklerinin hiçbirisi hastalığın ilerleyişini durduramamaktadır. Tedavideki amaç, hastanın bütün işlevlerini bağımsız görmesini sağlamak olmalıdır. Levodopa tedavisi gören hastaların %75 inde 6 yıl sonunda komplikasyonlar gelişir. Özellikle 60 yaş altında diskineziler daha sık gelişir. Bu nedenle genç hastalarda motor komplikasyonları geciktirmek için levodopadan önce dopamin agonistleri ilk tercih olarak kullanılmaktadır. Hastalar mümkün olduğunca aktif bir yaşam sürmeleri konusunda cesaretlendirilmelidir. Aktif bir egzersiz programı uygulanabilir. Fizik tedavi, eklem donması gibi sık görülen birçok komplikasyonu önleyebilir ve hastaya psikolojik olarak moral sağlayabilir.

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                      Uzm. Dr. ADNAN PEKŞEN
                                                                                                                                                           
NÖROLOJİ UZMANI